BASIN MENSUPLARINA ÇAĞRI: AYNAYA BAKMANIN TAM ZAMANI
Yorum ; Abdulkadir AY
Son günlerde Aksaray’ın önde gelen sivil toplum kuruluşları, siyasi partileri tek tek ziyaret ederek şehrin giderek bozulan imajına dair kaygıları masaya yatırıyor. Bu ziyaretlerin ana teması, “Niyetiniz nedir? Bu gidişata birlikte nasıl dur diyebiliriz?” sorusuna cevap aramak…
Aslında bu meselenin en büyük yükünü en çok hisseden kesimlerden biri de basın mensupları oldu. Çünkü vatandaş artık doğrudan basını arayıp soruyor:
“Bu imaj kirliliğine kendi içinizde engel olamıyor musunuz? Bir girişiminiz yok mu? Aksaray kötü anılıyor, ne olur bir çare bulun…”
STK’ların son çıkışı da tam olarak buraya temas ediyor:
Aksaray’ın saçının öne düştüğünü, artık herkesin kendine bir çeki düzen verme zamanının geldiğini işaret ediyor.
Fakat sadece yöneticilerin değil; basının da aynaya bakması gerekiyor.
---
BASINDA YAŞANAN KIRILMA
Son dönemlerde basın kuruluşlarının kendi asayiş ekiplerini kurarak sokaklara dağılması, haber arayışındaki rekabeti sertleştirdi. Trafik kazaları, kavgalar, alkol olayları… Ne varsa mercek altına alındı.
Peki neden?
Çünkü basın üzerinde ciddi bir manipülasyon ve yönlendirme başladı. Birden fazla cemiyetin varlığı, bazı cemiyetlerin yetkililerce tanınması, bazılarının geri plana itilmesi…
Bir kısım yerelin ayrı tutulması, internet haberciliğine başka, yazılı basına başka muamele edilmesi…
Tüm bunlar basın camiasında bir “test etme” psikolojisine yol açtı. İlgi nereye gösteriliyorsa herkes oraya yığılmaya başladı.
---
SESSİZLİK YANLIŞI BÜYÜTTÜ
Aksaray’ın değerli yöneticilerine sabahtan akşama kadar gereksiz ifadelerle saldıranlar karşılığında hiçbir yaptırım görmeyince, herkes aynı yola girdi.
“Nasıl olsa ses eden yok,” düşüncesi bir cesaret kapısı açtı.
Oysa basın, hakaret edenin, çemkirenin arenası değildir.
Basın, bir şehrin hayrına çalışır; doğruyu söyler, yanlışı gösterir, halk adına konuşur.
Basının;
• Sokak ortasındaki sarhoşun söylediği sözleri büyütmesi,
• Üç kuruşluk reyting için şehrin imajını heba etmesi,
• Her olayı Aksaray’ın “genel hali” gibi göstermesi,
Gazetecilik değildir. Bu, şehrine zarar vermektir.
---
ULUSAL BASINA YANSIYAN ACI TABLO
Son zamanlarda ulusal basının dikkatini çeken Aksaray haberlerinin artması bir tesadüf değil.
Üzücü olan ise şu:
Bu haberleri gönderenler bile Aksaray’ın imajını kendi elleriyle bozduğunu kabul etmeye başladı.
Demek ki bir mola verme zamanı geldi.
---
CEMİYETLER VE BİRLİK ARAYIŞI
Basının içinde “cemiyet ayranının kabarması” artık yorucu bir noktaya geldi.
Herkes kral, herkes padişah…
Ama dışarıdan bakanın gördüğü tablo çok daha farklı.
Her şeye çatan, kıran, döken bir basın; kendi kendine empati yapmalı, aynaya bakmalı.
“Sorun bizde mi?” sorusunu sormayan bir basın, mesleki çürümenin ortasında kaybolur.
Bugün hem siyaset hem kamu kurumları hem de okur, “Bırakın kendi hâllerine” düşüncesine doğru kayıyorsa, bu durum basının dibe vurduğunun en net göstergesidir.
---
DUAYENLİĞİN ÇÖKÜŞÜ VE GENÇLERİN YOL AYRIMI
Basındaki büyüklerin sessiz kalması, ustalık geleneğinin çökmesine neden oldu.
Genç gazeteciler ise bu boşlukta “sert, kavgacı ve imaj bozucu” haberlerle hızlı bir yol almaya çalıştı.
Ama unutulan bir gerçek var:
Bugün çirkin görünen pek çok haber unutulur ama bıraktığı iz unutulmaz.
Şehrin imajı, kırılan bir vazo gibidir; yapıştırırsın ama izi kalır.
---
ORTAK ÇAĞRI: BASIN KENDİNE DÖNMELİDİR
Artık herkesin şapkayı önüne koyma vaktidir.
• Kurumlar baskı altında tutulmak için yapılan haberler,
• Reyting için şehri karalama gayreti,
• Birbirini yok sayan cemiyetler,
• Etki alanı yarışları…
Tüm bunlar Aksaray’a fayda değil, zarar veriyor.
Eğer basın, “azıcık da olsa saygı görmek” istiyorsa önce kendine saygı duymalıdır.
Haberler gerçek olmalı, etik kurallar öne çıkarılmalı ve gazetecilik ustalığa yeniden hürmet etmelidir.
Cımbızla çekilmiş haberler, sosyal medya etkileşimi adına şehrin imajını yerle bir ediyor.
Bu gidişatın faturası ağır olacak; okur zaten bunun sinyallerini veriyor.
---
SON SÖZ
Basın; kıran, döken, parçalayan bir güç değil; yol gösteren, doğruyu söyleyen, şehrine sahip çıkan bir omurgadır.
Aksaray’ın imajı birkaç kuruşa, birkaç dakikalık izlenmeye feda edilemez.
Cemiyetler, dernekler, haber üreten gençler, iş yeri sahipleri…
Herkes artık “sen büyüksün, ben küçüğüm” tartışmasını bir kenara bırakmalı.
Özüne dönelim. Gazeteciliğe dönelim. Saygıya, etik kurallara, ustalara, ortak akla dönelim.
Yoksa yarın okuyucular karşımıza dikildiğinde, kimse sonuçlara hazırlıklı olmayacak.
Basından şikayetçi olan tüm kesimlere tavsiyem Kötüleyen haberleri şikayet etmek yerine iyi haber yapanları ödüllendirmeyi deneyin, bir gülücükler de olsa teşvik edin kısaca suyun akışını geri çevirmek zor ama imkansız değil
Özeleştiriye açığız, Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı kendi adımıza özür dileriz











Yorumlar
Yorum Yap